Dijital Uçurumun Kıyısında...

Pandemi; çalışma, öğrenme ve etkileşim kurma şeklimizi değiştiriyor. Bizi ne yaptığımızı ve nasıl yaptığımızı yeniden düşünmeye zorluyor.

Koronavirüs salgınının getirdiği küresel kriz bizi daha dijital bir dünyaya götürüyor. Dijitalleşmeyle oluşan davranışlardaki değişikliklerin, ekonomi toparlanmaya başladığında muhtemelen kalıcı etkileri olacak. Ancak herkes daha dijitalleştirilmiş bir dünyayı kucaklamaya hazır değil.

Dijital Uçurum Nedir?

Dijital uçurum, günümüzün önemli sosyal, ekonomik ve politika sorunlarından birisi…

Dijital uçurum, bilgi ve teknolojiye erişim eşitsizliğini ifade eden sosyo-ekonomik bir terimdir. Modern bilgi ve iletişim teknolojisine erişimi olan bireyler ile erişimi olmayanlar arasında var olan uçurumu ifade eder.

Kentte yaşayanlarla kırsal kesimde yaşayanlar arasında, sosyoekonomik gruplar arasında, ekonomik olarak az gelişmiş ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında, eğitimli ve eğitimsiz nüfus arasında dijital eşitsizlik belirgindir.

İnternet çok hızlı genişliyor ve tüm ülkeler - özellikle de gelişmekte olan ülkeler – değişikliklere ayak uyduramıyor. Dünya nüfusunun yarısı hala internet erişiminden yoksun ve büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde yoğunlaşıyor.

“Dijital uçurum" terimi, mutlaka birinin teknolojiye sahip olmadığı anlamına gelmez; bu, teknolojide basitçe bir fark olduğu anlamına da gelebilir. Teknolojiye bir miktar erişimi olan popülasyonlar arasında bile dijital uçurum; daha düşük performanslı bilgisayarlar, düşük hızlı kablosuz bağlantılar ve abonelik bazlı içeriğe sınırlı erişim, yetersiz teknik destek şeklinde görülebilir. Bunların arasındaki fark da bir boşluk olarak kabul edilir.

Dijital uçurum daha çok yaşlılar, düşük eğitimliler ve yoksullar için risk oluşturuyor.

Pandeminin Dijital Uçuruma Katkısı Ne Oldu?

Covid-19 krizi, dijital bölünmeyi yaratmadı, ancak kesinlikle onu daha da genişletti, eşitsizliği artırdı.

Covid-19 krizi; milyonlarca insanın evde kalmak zorunda olmasıyla birlikte, dijital hizmetlere ne kadar bağımlı olduğumuz ve bu temel kaynağın ne kadar zayıf dağıtıldığı konusunda bir deneyimi yaşamamızı sağladı.

İnkar edilemez bir şekilde, hepimiz Covid-19 salgınından etkileniyoruz. Hepimiz aynı fırtınayı yaşıyor olsak da aynı gemide değiliz. Dijital platformlar dünyaya olan bağlantımız haline geldi. Pandemi bazılarımız için geçici evden çalışma, bazılarımız için çevrimiçi eğitim, görüntülü görüşme ve bazılarımız için online alışveriş anlamına gelebilir. Burada önemli olan pandeminin etkileşim şeklimizi nasıl değiştirdiğidir.

Pek çok insan hayatını çevrimiçi değiştirebildiyse de birçoğu tüm zamanlarını ayın sonunu nasıl getirecekleri, kiralarını nasıl ödeyecekleri konusunda endişelenerek geçirdiklerinde; eğitim, yeni dijital beceriler öğrenmek, iş aramak için 'zihinsel bant genişliği' kalmadığını gördük.

Dünyanın % 50'den fazlası artık dijital erişime sahipken, özellikle gelişmekte olan ülkelerde uçurum hala geniş… Küresel olarak 3,6 milyar insan hala çevrimdışı. Bu, küresel nüfusun yarısı! Gelişmekte olan ülkelerde, özellikle nüfusun yalnızca yüzde 30'unun çevrimiçi olduğu Afrika kıtasında durum daha da kötü…

Koronavirüs krizi, eğitimdeki dijital uçurumun etkilerini açıkça gösterdi. UNESCO'ya göre, 188 ülkede yaklaşık 1,5 milyar öğrenci, okulların kapanmasından etkileniyor. Yeterli teknoloji ve dijital becerilere sahip olmadıkları için öğretmenler ve öğrenciler döngünün dışında kalıyor. Bilgiye erişim sınırlanıyor, bu da bilgi eksikliğini artırıyor.

Türkiye'de de durum hiç parlak değil. Hanelerin yüzde 72'sinde masaüstü bilgisayar, yüzde 60'ında da dizüstü bilgisayar yok ancak yüzde 96'sında cep telefonu var. Türkiye'deki hanelerin sadece yüzde 12'sinde internete bağlanan smart televizyon bulunuyor.

Dijital eşitsizlik de tıpkı eğitimdeki eşitsizlik gibi mevcut eşitsizliklerin, ileride daha da derinleşmesini hızlandıran bir faktör. Bu nedenle yakından takibi ve azaltılması için özel çaba harcanması gereken bir alan.

Covid-19 krizi küresel bir dijital devrimi başlattı. Ancak dijital geçişte başarılı olmak için daha insan merkezli bir yaklaşım benimsememiz gerekiyor.

Dijital Uçurumu Kapatmak

Artık herkes için dijital okuryazarlık ve teknolojiye erişimi artırmak için her zamankinden daha fazla çaba harcamamız gerekiyor. Herkesin ihtiyaç duyduğu teknolojiye erişimi sağlamada hepimizin oynayacağı bir rol var.

Günümüz dünyasında internet erişimi artık bir lüks değil, temel bir haktır. Yani dijital uçurumu kapatmak bir zorunluluk… Pandemi olsun ya da olmasın, dijital erişim etkileşim kurmamızın ana yollarından biri haline geldi ve herkesin dahil olduğundan emin olmamız gerekiyor.

İnterneti ortak bir araç olarak düşünürsek tüm bireylerin ona, özgür ve eşit erişime sahip olmaları gerekir. Dijitalleşmiş bir toplum haline gelebilmek için dijital olarak dışlananları geride bırakmamamız için stratejilere ihtiyacımız var.

İnternete eşit erişim, ülkelerin vatandaşları için sağlamaları gereken eşit ekonomik ve sosyal koşullara paraleldir. Dijital vatandaşlar yetiştirmek ve özellikle azınlıklar olmak üzere nüfusun tüm kesimlerinin medya okuryazarlığını geliştirmek için genç nesillere yeterli dijital eğitim sağlamak önemlidir. Uzaktan çalışmaya ve uzaktan eğitime bu kadar düşkün hale geldiğimizde, hiçbir seçeneği olmayan milyonlarca insanı unutmayalım.

Öğrenciler barınma, gıda ve güvenli alanlar olmadan öğrenemeyecekleri gibi doğru araçlar olmadan da öğrenemezler. Aksi halde bu öğrenciler, dijital teknolojilerin ve sürekli değişimin hakim olduğu hızlı hareket eden bir dünyaya karşı hazırlıksız olacaklar.

Herkes için yüksek hızlı internet erişimine imkan sağlamak ve daha savunmasız olanlar için teknolojik yeniliklere yatırım yapmak, bugün eve hapsedilen çocukların geleceğini garanti altına almak için yapılacak en önemli şey olabilir.

TOP
error: İçerik korunuyor !!