HAARP Teknolojisi: Bilimsel Bir Programdan, Komplo Teorilerine…
Komplo teorisyenleri, özellikle 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve hepimizi derinden sarsan depremler olmak üzere doğal afetlerdeki artıştan ABD Hava Kuvvetlerinin Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı'nı (HAARP) sorumlu tutuyor.
Çevrimiçi komplo teorisyenleri, HAARP'ın 1999’da Gölcük depremi, 2011’de Japonya'daki deprem ve tsunamiden sorumlu olduğunu da öne sürüyor. Dahası Oklahoma, 2013 kasırgası; 2006'da Filipinler'deki toprak kayması ve daha birçok doğal afet...
HAARP, atmosferi inceleyen bilimsel bir çalışma mı yoksa hava durumu manipülasyonu yapan, gerçekliği değiştirip zihin kontrolü sağlayan, doğal afetlere sebep veren tasarlanmış bir program mı? Tüm yönleriyle HAARP teknolojisini inceliyoruz.
HAARP Teknolojisi Nedir?
Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP), Amerika Birleşik Devletleri ordusu tarafından 1993'ten 2014'e kadar yürütülen bir araştırma programıdır. 1993 yılında ABD Hava Kuvvetleri ve ABD Donanması tarafından ortak bir proje olarak inşa edilmiş ve kontrol, 2015 yılında University of Alaska Fairbanks'e (UAF) devredilmiştir.
HAARP, iyonosferin özelliklerini ve davranışını incelemek için yüksek güçlü, yüksek frekanslı bir verici kullanan bir programdır. Dünya yüzeyinin yaklaşık 85 kilometre yukarısından 600 kilometre yukarısına kadar uzanan üst atmosferin bir bölümü olan iyonosferi analiz etmek için tasarlanmıştır. Program Hava Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Alaska Üniversitesi ve Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı veya DARPA tarafından finanse edilmiştir.
HAARP Teknolojisini Anlamak
HAARP, Alaska Gakona'daki HAARP Araştırma İstasyonunda çalışıyor.
Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP), iyonosfer çalışması için dünyanın en yetenekli, güçlü, yüksek frekanslı (HF) vericisidir. Ana araç, 33 dönüme yayılmış ve üst atmosfere ve iyonosfere 3,6 megavat yayabilen 180 HF çapraz dipol antenden oluşan, aşamalı bir dizi olan İyonosferik Araştırma Aracıdır (IRI). İletim frekansları 2,7 ila 10 MHz aralığında seçilebilir ve antenler karmaşık bir faz dizisi oluşturduğundan, iletilen ışın geniş bir açısal aralıkta taranabilir ve çoklu ışınlar oluşturulabilir. Tesis, 3,6 MW iletim gücüne ulaşmak için her biri altı çift 10 kilovat verici içeren 30 verici sığınağı kullanıyor.
HAARP'daki araştırmanın amacı, atmosferimizin termosfer ve iyonosfer olarak adlandırılan en yüksek kısımlarında iş başında olan fiziksel süreçlerin temel çalışmasını yürütmektir. Bu araştırma iki kategoriye ayrılır: (1) İyonosferik Araştırma Aracının kullanılmasını gerektiren aktif çalışma ve (2) sadece izleme araçlarının kullanıldığı pasif çalışma.
HAARP Ne İçin Kullanılır?
İyonosferde radyo dalgalarının etkileşime girebileceği serbest elektronlar ve iyonlar vardır. HAARP radyo dalgalar, elektronları ısıtır ve doğada meydana gelen etkileşim türlerine benzer küçük tedirginlikler yaratır.
Doğal olaylar rastgeledir ve genellikle gözlemlenmesi zordur. HAARP ile bilim adamları, bozulmaların ne zaman ve nerede meydana geldiğini kontrol ederek etkilerini ölçebilirler. Ek olarak, ölçümlerin doğrulamasını yapmak için deneyleri tekrarlayabilirler.
Programın amacı, sürekli olarak güneşten gelen etkilere yanıt veren iyonosferin fiziğini anlamaktır. Güneş patlamaları, güneş parçacıklarını Dünya'ya doğru hızla göndererek zaman zaman iletişimi ve elektrik şebekesini bozabilir. Bilim adamları iyonosferde neler olduğunu daha iyi anlayabilirlerse, bu sorunlardan bazılarını hafifletebilirler. Buna ek olarak; kutup bölgelerinde iletişim ve navigasyonun iyileştirilmesi, yer altı yapılarının tespit edilmesi gibi askeri uygulamalara sahip olması da amaçlanmıştır.
Komplo Teorileri
Programın belirtilen bilimsel amaçlarına rağmen, özellikle internette çok sayıda komplo teorisine konu olmuştur. Program, küresel ısınmadan doğal afetlere ve gökyüzündeki gizemli uğultu seslerine kadar her şeyden sorumlu tutuldu. En yaygın iddialardan bazıları şunlardır:
Hava durumu manipülasyonu: HAARP'ın hava durumunu kontrol etmek için kullanıldığı ve kasırga, deprem ve tsunami gibi doğal afetlere neden olduğu iddia ediliyor.
Zihin kontrolü: Radyo dalgalarının insan davranışını etkileyebileceği fikrine dayanarak, HAARP'ın zihin kontrolü veya manipülasyon amacıyla kullanıldığı iddia ediliyor.
Uzaylı iletişimi: HAARP'ın dünya dışı yaşam formlarıyla iletişim kurmak için kullanıldığı düşünülüyor.
HAARP programı ile ilgili temel endişelerden biri, çevre üzerindeki potansiyel etkisidir. Bazı bilim adamları, HAARP tesisi tarafından yaratılan yapay iyonosferik etkilerin, Dünya'nın manyetik alanını bozmak veya ozon tabakasına zarar vermek gibi istenmeyen sonuçlara sahip olabileceğini öne sürüyorlar. Tesis tarafından kullanılan yüksek güç seviyelerinin, özellikle radyo dalgalarının yerleşim yerlerine yönlendirilmesi halinde insan sağlığına zararlı olabileceği endişesi de bulunmaktadır.
Bu iddialar, alandaki bilim adamları ve uzmanlar tarafından ret ediliyor.
HAARP Depremleri Tetikleyebilir Mi?
HAARP'ın depremlere neden olmasının arkasındaki teori, tesisin iyonosferi ısıtmak ve manipüle etmek için yüksek frekanslı radyo dalgaları kullanmasıdır. Karşıt fikirli olanlar, bunun potansiyel olarak Dünya'nın kabuğunda değişikliklere neden olabileceğini ve depremleri tetikleyebileceğini öne sürmektedir. HAARP'ın deprem yaratabileceği fikri 1990'lardan beri ortalıkta dolaşıyor, ancak bilimsel kanıtlarla desteklenmiyor.
Argümanlar
Cornell Üniversitesi'nde Thomas R. Briggs mühendislik profesörü olan David Hysell'e göre HAARP, ‘diğer radyo vericilerinin çoğundan daha büyük bir radyo vericisidir ve HAARP'ın deprem yaratması teorik olarak mümkün değildir’.
Colorado Boulder Üniversitesi'ndeki Atmosfer ve Uzay Fiziği Laboratuvarı'nda (LASP) araştırma bilimcisi olan David Malaspina, HAARP'ın radyo dalgalarının güçlü bir AM radyo yayın istasyonuna benzediğini söylüyor. Bu tür radyo dalgalarının yerin 1 cm'den daha altına nüfuz ettiğini, depremlerin ise çok daha derin olduğunu söyleyerek Kahramanmaraş depreminin yerin ~17 km aşağısında kaynaklandığını belirtiyor.
Boston Üniversitesi'nde elektrik ve bilgisayar mühendisliği araştırma görevlisi Toshi Nishimura, ise, "yerden radyo dalgaları gönderip bir şehri tam olarak vuracak bir teknoloji yok ve radyo dalgalarının uzaktaki sismik koşulları etkilemesi mümkün görünmüyor" diyor.
İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cenk Yaltırak “HAARP’ın deprem yaptığını konuşmak bile saçma. Atmosferi etkileyen antenler yer kabuğunu nasıl değiştirebilir? Alaska’dan düğmeye basıp Elazığ’da deprem yaratıldığını öne sürmek bilim dışı çevrelerin inanacağı, akıl noksanı saçmalıklar” diyor.
Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Şerif Barış da, “Depremler doğal kaynaklı olaylar. Dışarıdan müdahale mümkün değil. Yapay deprem diye bir şey yok” yorumunu yapıyor.
HAARP'ın deprem yaratabileceği fikrine karşı çıkan ana argümanlardan biri, bir depremi tetiklemek için gereken enerji seviyelerinin, HAARP'ın üretebileceğinden çok daha yüksek olmasıdır. İyonosfer, Dünya atmosferinin güneş radyasyonuyla iyonize olan bir katmanıdır ve Dünya yüzeyinin yaklaşık 60 mil (100 km) üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Yerkabuğunda bir deprem yaratmak için gereken enerji miktarı, HAARP'ın maksimum çıktısında bile üretebileceğinden çok daha fazladır.
Ek olarak, iyonosfer doğrudan Dünya'nın kabuğuna bağlı değildir, bu nedenle iyonosferdeki herhangi bir değişiklik doğrudan Dünya'nın kabuğunu etkilemeyecektir. Yerkabuğu katı kayalardan oluşur ve iyonosferdeki herhangi bir değişikliğin yerkabuğu üzerinde önemli bir etkisi olmaz, özellikle de bir depremi tetiklemeye yetecek kadar.
HAARP'ın depremlere neden olmasına karşı çıkan bir başka argüman da depremlerin tektonik levhaların hareketinden dolayı meydana gelen doğal bir olay olduğudur. Yerkabuğu, aşağıdaki erimiş manto üzerinde yüzen büyük plakalara bölünmüştür. Bu plakalar hareket ettiğinde, deprem olarak salınan stres ve basınç yaratabilirler. Tektonik plakaların hareketine, Dünya'nın mantosundaki değişiklikler ve magma akışı dahil olmak üzere birçok faktör neden olur. HAARP'ın üretebileceği her şeyden çok daha büyük ve daha güçlü olan tektonik plakaların hareketi üzerinde HAARP'ın önemli bir etkisinin olması mümkün değildir.
Bunlara karşı; 2010 yılında İran'ın o zamanki Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad BM'ye Pakistan'daki sellerin HAARP programının hatası olduğuna inandığını söyledi. Aynı yıl Venezuela'nın eski Cumhurbaşkanı Hugo Chávez de programı Şili ve Haiti depremlerinden sorumlu tuttu.
ABD ve diğer NATO ülkelerinin Kahramanmaraş depremi olmadan önce büyükelçiliklerini boşaltmaları, depremi önceden bildikleri iddialarını körüklüyor.
Bilimsel Bir Kanıt Yok
HAARP'ın deprem yaratabileceği fikrini destekleyecek hiçbir bilimsel kanıt yok.
HAARP’in gönderdiği radyo dalgaları, Türkiye'ye ulaşacak kadar büyük değil. Yukarıda da belirttiğimiz gibi depremler, tektonik plakaların hareketi ve Dünya'nın mantosundaki magma akışı nedeniyle meydana gelen doğal bir olgudur. Bir depremi tetiklemek için gereken enerji seviyeleri, HAARP'ın üretebileceğinden çok daha yüksektir ve iyonosferdeki herhangi bir değişiklik doğrudan Dünya'nın kabuğunu etkilemeyecektir. Bu nedenle, HAARP'ın deprem yaratma kabiliyetine sahip olmadığını söylemek doğru olacaktır.
Kahramanmaraş’taki deprem, yer kabuğunda iyi bilinen bir fay üzerinde meydana geldi ve bunun insan faktöründen kaynaklanması çok zor olurdu. Mevcut insan faaliyetinin gerçekleştiremeyeceği çok fazla enerji açığa çıktı.
Bir depremi meydana getirmek için gereken enerji muazzamdır. 7.0 büyüklüğünde bir deprem sırasında açığa çıkan enerji, 32.000 ton TNT'nin patlamasıyla açığa çıkan enerjiye eşdeğerdir. Bu enerji, yer kabuğundan geçerek yerin sallanmasına neden olan sismik dalgalar olarak salınır. Tektonik plakaları hareket ettirmek ve bir depreme neden olmak için gereken enerji, HAARP dahil herhangi bir insan yapımı teknolojinin kapasitesinin çok ötesindedir. HAARP vericisi tarafından kullanılan güç seviyeleri tipik olarak 1 ila 3 megavat arasındadır ve bu, televizyon ve radyo yayın istasyonları gibi diğer radyo dalgası kaynaklarına kıyasla nispeten düşüktür. Enerjinin iyonosfere yönlendirilmesi ve geniş bir alana yayılması, bir depremi tetiklemek şöyle dursun, yerkabuğu üzerinde önemli bir etkiye neden olma ihtimalini oldukça düşük kılmaktadır.
Artçı sarsıntılar bu büyüklükteki depremlerin normal bir parçasıdır ve bölgede bir süre daha devam etmesi beklenmektedir. Komplo teorisyenleri depreme HAARP'ın neden olduğuna inansa da bu iddiaları destekleyecek hiçbir bilimsel kanıt olmadığını unutmamak önemlidir.
HAARP Teknolojisinin Potansiyel Etkileri
HAARP programını çevreleyen tartışmalar, çevreyi manipüle etmek için teknoloji kullanmanın bazı olası sonuçlarını vurgulamaktadır. İyonosferin bilimsel çalışması meşru bir araştırma alanı olsa da atmosferin bu katmanında yapay rahatsızlıklar yaratmak için güçlü radyo dalgalarının kullanılması bir dizi etik ve sosyal soruyu gündeme getiriyor. Örneğin, bu teknolojinin nasıl ve ne zaman kullanılacağına kim karar veriyor ve çevre ve insan sağlığı için olası sonuçları neler?
HAARP teknolojisinin potansiyel etkileri, bilim ve teknolojinin toplumdaki rolü hakkında da soru işaretleri uyandırıyor. Bilimsel araştırma, doğal dünyayı anlamak ve yeni teknolojiler geliştirmek için gerekli olsa da bu teknolojilerin uygulanmadan önce sosyal ve etik sonuçlarını dikkate almak önemlidir. HAARP programını çevreleyen tartışmalar, özellikle çevreyi ve insan sağlığını etkileme potansiyeline sahip olanlar olmak üzere yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanılması konusunda daha fazla kamu diyaloğu ve şeffaflık ihtiyacını göstermektedir.
Daha Şeffaf Olmalılar
HAARP üzerinde çalışan ekipler, proje etrafında dönen birçok söylenti ve teoriyi biliyorlar ve bu nedenle çalışmaları hakkındaki soruları yanıtlamaya çalışıyorlar. Web sitelerindeki SSS'de " HAARP chemtrails yaratıyor mu?" gibi soruları yanıtlıyorlar. Hatta insanlara Alaska'da gerçekten ne yaptıklarını göstermek için yılda bir kez kapılarını açıyorlar. Ancak bu çabaların yetersiz olduğu görülmektedir.
HAARP komplo teorisini çürütmenin yolu, insanlara tam olarak ne işe yaradığını açıklamaya çalışmaktır. Onlara bunun Alaska'da bir yerde bulunan bir radyo vericisi olduğunu ve üzerindeki atmosferin yalnızca küçük bir kısmını etkileyebileceğini, herkesin anlayabileceği basitlikte açıklamalılar.
Ancak komple teorisyenlerinin hava durumunu kontrol edebildiği fikri tamamen abartılı değil. Çin ve Rusya gibi bazı ülkeler, birkaç yıldır hava durumunu kontrol etme projeleri üzerinde çalışıyor. Ancak şimdilik, yalnızca küçük ölçekte yağmur oluşturmak veya sis dağıtmak gibi şeyler yapacak teknolojiye sahibiz.
Sonuç
Bu teknolojilerin çevre ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri dikkate alınarak sorumlu bir şekilde geliştirilmesi ve kullanılması önemlidir.
İnsanoğlu teknolojiye giderek daha fazla bağımlı hale geldikçe, bu teknolojilerin sosyal ve etik sonuçlarını dikkate almak ve potansiyel riskleri ve faydaları hakkında açık ve bilinçli tartışmalara girmek önemlidir.