Veri Merkezlerinin İklim Değişikliği Üzerindeki Etkileri
Şu anda, teknolojik gelişmelerin yaşam biçimimizde devrim yarattığı ve aynı zamanda bizi iklim değişikliği ve kaynak kıtlığı biçimindeki felaketin derinliklerine sürüklediği hızlı bir değişim döneminde yaşıyoruz.
Teknolojinin Çevre Üzerindeki Etkisi
Sanayi devrimiyle birlikte teknolojik dönüşüm, benzeri görülmemiş bir ekonomik gelişmeyi ve kelimenin tam anlamıyla bir refah patlamasını mümkün kıldı. Sanayileşmiş ülkeler zenginlik ve güç açısından ilerlediler. ‘Gelişmiş dünya’ için böylesine şaşırtıcı bir büyüme sağlayan aynı karbon yoğun teknolojiler, bugün karşı karşıya olduğumuz iklim krizinin kaynağı oldu. Teknoloji bir çözüm sağlayıcı olmasına rağmen, aynı zamanda sorunun bir parçası durumuna geçti.
Günümüzün teknolojik gelişmeleri, geçmişe göre daha çevreci ve çevresel etki konusunda daha bilinçli. Enerji üretimini ve tüketimini verimli bir şekilde en üst düzeye çıkarmak için çok daha iyi bir konumda bulunuyor.
Covid-19 salgını, dijital dönüşümde benzersiz bir ivmeyi tetikledi ve küresel kesintiler karşısında veri merkezlerinin paha biçilmez rolünün altını çizdi. Covid-19 salgınının yanında doğal afetlerin de artışıyla birlikte iklim değişikliğini ele almanın ve ekonomilerimizi karbondan arındırmanın aciliyeti konusunda artan bir farkındalık var.
Yüksek Teknoloji, Daha Fazla Veri Üretti
Son on yılda bilgi işlem gücüne olan talep katlanarak arttı ve veri merkezlerini hızla büyüyen bir endüstri haline getirdi. Veri merkezleri; modern, dijitalleştirilmiş hayatlarımızı yaşamamıza izin veren sistemin büyük bir parçası oldu. Ancak madalyonun bir diğer yüzü var; veri merkezleri çok büyük miktarda enerji kullanıyor. Yalnızca ABD'de, veri merkezleri tüm ABD elektrik kullanımının yaklaşık yüzde 2'sini oluşturuyor.
Veri merkezleri, büyük miktarda bilgi içeren on binlerce sunucuyu barındıran ve bunları daha geniş internete bağlayan binalardır. Bu bilgilere erişmek ve bunları işlemek için enerji gerekir ve sunucuların aşırı ısınmamalarını ve çalışmaya devam etmelerini sağlamak için soğutma sistemlerinin devreye alınması gerekir. Veri merkezleri soğutmak için enerji kullanır ve fosil yakıtları yakar, bu da daha fazla karbon emisyonu demektir.
Karbon Emisyonu Üzerinde Veri Büyümesinin Etkisi
Devam eden küresel salgın, ekonomilerimizin dijital teknolojiye ne kadar bağımlı hale geldiğini gün ışığına çıkardı. Sektör, bugün iş dünyasında en yüksek karbon ayak izine sahip sektörler arasında yer alıyor. Teknoloji, özellikle veri merkezleri, küresel olarak en hızlı büyüyen enerji kullanımı ve karbon emisyonu kaynağını temsil ediyor. Bugün veri merkezleri, dünyadaki enerji kullanımının yaklaşık %3'ünü oluşturuyor. Endişe verici bir şekilde, bunun 2030 yılına kadar %20'ye kadar büyüyeceği tahmin ediliyor. Enerji tüketimini iyileştirme çabaları olmadan, hem tesis sayısı hem de işlenen veri hacmi bakımından veri merkezlerinin sürekli büyümesi, veri merkezlerinin enerji tüketiminin de artmasına neden olacaktır.
Dijitalleşme tarafından üretilen artan hacimdeki verilerin işlenmesi, aktarılması ve depolanması için güce yani elektriğe ihtiyaç vardır. Bilgisayarınızın aşırı ısınmasını önlemek için bir fanı olduğu gibi sunucuları olabildiğince verimli çalışacak şekilde serin tutmak için veri merkezlerinin de bir soğutma sistemine ihtiyacı vardır. Büyük miktarda su gerektirir.
Amazon, Microsoft ve Google gibi bulut liderleri de dahil olmak üzere dünyanın en büyük teknoloji şirketleri ve veri merkezi operatörleri, yenilenebilir enerji ve karbon nötrlüğü taahhütlerini içeren agresif sürdürülebilirlik hedefleriyle yeni standartlar belirliyor.
Veri Merkezleri Neden Çevre Dostu Değil?
İklim ayak izi perspektifinden bakıldığında, enerji ve soğutma ihtiyacı başlı başına bir sorun değildir. Sorun, çoğu veri merkezinin soğutma sistemlerinin verimsiz olması ve gereksiz miktarda enerji kullanmasıdır.
Bir veri merkezinin çalışır durumda kalması için ya doğal olarak soğuk iklime sahip bir ülkede inşa edilmiş olması ya da günün her saatinde muhafaza edilmesi gereken sıcaklık kontrollü bir ortamda barındırılması gerekir.
Veri merkezlerinin verimliliği genellikle PUE değerleriyle tanımlanır. Verimli veri merkezleri, 1.2'nin altındaki PUE değerlerine ulaşabilir. Bununla birlikte, İskandinav ülkelerinde bulunan veri merkezlerinin doğal bir avantajı vardır. Mekanik soğutma sistemlerine çok az enerji harcanması veya hiç enerji harcanması gerekmediğinden, ortam sıcaklığı daha düşük olduğunda düşük değerlere ulaşmak daha kolaydır ve verimliliği artırır.
Veri Merkezlerinin Karbon Ayak İzi Nasıl Azaltılır?
Dünya inanılmaz miktarda veri kullanıyor, bu da veri merkezlerinin her zaman bir zorunluluk olacağı anlamına geliyor. Bu durumda onların daha sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olacak yollar bulmamız gerekiyor. Daha yeşil, daha sürdürülebilir sistem ve uygulamaları benimsemezsek dünyanın geleceğinin risk altında olduğunu söylemek abartı olmaz.
Binlerce sunucunun bakımını yapan ve sunucuları altyapı açısından verimli alanlarda daha yüksek kullanımda çalıştırabilen hiper ölçekli veri merkezleri, önemli ölçüde genel enerji tasarrufu sağlayabilir. Bu devasa merkezleri işleten şirketler – örneğin Amazon, Facebook, Google ve Microsoft – verimliliği daha da artırmak ve maliyetleri düşürmek için yapay zeka ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla deneyler yapıyor.
Google, Finlandiya'nın Hamina kentindeki veri merkezlerini soğutmak için soğuk deniz suyu kullanıyor. Bu soğuk su, elektrik kullanan ve karbon yakan soğutma sistemleri yerine soğutma mekanizması görevi görüyor. Veri merkezini soğutmak için sadece deniz suyunu kullanmakla kalmıyorlar, aynısını yapmak için topladıkları yağmur suyunu da kullanıyorlar.
Google, hiper ölçekli veri merkezlerinde soğutmayı otomatik olarak optimize etmek için makine öğrenimini kullanıyor. Enerji kullanımını daha da azaltmak için akıllı sıcaklık, aydınlatma ve soğutma kontrolleri kullanıyor. Bu iyileştirmeler Google veri merkezlerini tipik bir kurumsal veri merkezinden iki kat daha fazla enerji verimli hale getiriyor ve aynı miktarda elektrik gücüyle yedi kat daha fazla bilgi işlem gücü sağlıyor.
Facebook'un Singapur'da inşa edilen ve %100 yenilenebilir enerjiyle çalışacak hiper ölçekli veri merkezi, su ve güç tüketimini en aza indiren bir soğutma sistemine sahip ve Singapur gibi sıcak ve nemli iklimlerde tepe su kullanımını %20'den fazla düşürmesi bekleniyor.
Apple en büyük özel güneş enerjisi kurulumuna sahip. Facebook'un Lowa'daki veri merkezi, rüzgar enerjisini kullanıyor. Bazı şirketler de elektrik üretimi için güneş enerjisinden yararlanıyor.
Teknolojideki bu tür ilerlemeler, veri merkezlerine ve bunların çevre üzerindeki etkilerine daha fazla güvenmenize yardımcı olacaktır.
Gelecekte Veri Merkezlerinin Rolü
Dijital devrim, iklim değişikliği ve korona virüs, yaşama ve çalışma şeklimizi değiştirdi. Dijital altyapının buna uyum sağlaması gerekiyor. Veri merkezleri; temiz, sürdürülebilir teknolojinin benimsenmesine öncülük etmeli, sınırlı kaynakların kullanımını sınırlayarak ve veri depolama ve işleme maliyetini azaltarak toplumlara doğrudan fayda sağlayan ilerlemeleri yönlendirmelidir.
Büyüyen veri merkezleri endüstrisi gelecekte toplumda daha büyük bir rol oynayacak. Ve enerji verimliliklerini artırmaya yönelik önlemlerle bile, küresel enerji tüketimindeki paylarının önümüzdeki yıllarda artması muhtemeldir. Bugünün büyük enerji tüketicileri olarak veri merkezleri için potansiyel bir anahtar rol; enerji üreten, tüketen ve depolayan olarak yarının enerji merkezleri haline gelmektir.